Ortağım Tayfun sigarasını efkarlı bir şekilde çekip, 2 gün sonra kapatacağımız hostelimize bir kere daha baktı.
‘’Vay be, ne anılar yaşadık burada.’’ Dedi, hüzünlü gözlerle binaya bakarken.
Aklına gelen anıları tek tek anlattı, tekrar yaşarcasına.
‘’Bir gün bir çocuk cüzdanını çaldırmıştı, ortalığı ayağa kalkmıştı. Sonra cüzdanını lavaboda bulmuştuk.’’
‘’Hostel partisi yaptığımız o geceye ne demeli? Ne eğlenmiştik.’’
‘’Çatıdaki yangın, offff. Ödüm kopmuştu.’’
Sonra bana bakıp
‘’İlknur Teyze’de burada kalmıştı’’ dedi, daha da hüzünlenerek.
Annemden bahsediyordu.
2015’de hosteli açtığımızda bize çok yardımcı olan annemi. 2016’da hastaneye yatmadan önce son zamanlarını burada geçiren annem. Kendi annesi gibi seviyordu.
Bu sefer ben de hüzünlenmeye başlamıştım.
Annemi 2016’da kaybettikten sonra İzmir’e gitgide daha az gelmeye başlamıştım. Her gelişimde bana onu hatırlatıyordu, içimi buruyordu. Zamanla bu hüzün duygusuyla yaşamayı öğrenmiştim, ama kolay değildi.
Annemin elinde süpürgeyle bize yardım ettiği gözümde canlanıyordu. Ortak alanda oturup çayını içtiği. Ranzada altlı üstlü yattığımızda yaptığımız sohbetler. Her köşede vardı.
Ve 2020’de, hostelimizi kapatırken, maddi ‘’başarısızlık’’ ya da işi artık sürdüremeyişimizden çok, beni asıl buran kısım buydu. Buradaki anılardan ayrılacak olmak.
2015’te ilk hostelimi batırdığımla, 2020’de ikinci hostelimizin batması arasındaki farklar benim için milat niteliği taşıyor. Dönüp baktığımda 2015’deki o Perçin sanki başka bir insanmış gibi geliyor bana.
Şimdi aynaya baktığımda, kendisini daha iyi bir versiyonunu yaratmaya çalışan, duygusal ve mental sermayesi daha yüksek bir Perçin gördüğüme inanıyorum.
Tabii ki bizim de hatalarımız olmuştur, oldu. Kendi nezdimde daha fazla işin içinde olmamak, daha fazla sorumluluk almamak en büyük eksiğimdi. Eğitim işim büyüdüğü için %100’ümü o işe veriyordum.
Bunun dışında dış etkenlerde çok etkiledi bizi. 2016’daki terör saldırıları ve darbe. Tam toparlarken 2020’deki korona, tüyü dikti. Bunlar tabii ki safi ‘’bahane’’ler değil, ama çok büyük etkenler.
Şu an Urla’da, bir kafede, ev sahibimize tam 60.000 TL borç ödedikten bir kaç saat sonra yazıyorum bu yazıyı. Ve dediğim gibi, 2015’deki batan Perçin’le, bugün ‘’batan’’ Perçin’le dağlar kadar fark var.
Bu günkü Perçin bunu bir tecrübe olarak görüyor, başarısızlık değil. Daha başarılı olmak, işini daha iyi yapmak ve daha faydalı bir birey olmak adına.
Evrendeki alma verme dengesinde şu an verme sıram gelmiş sadece.
Biliyorum ki, tüm bunlar benim olmak için dünyaya geldiğim insan olmama vesileler oluyor, olacak. Ben de keyifli tüm bu süreçlerin tadını çıkartıp, inişleriyle çıkışlarıyla hayatı olduğu gibi alıyorum.
Her gün daha fazla öğrenerek, her gün daha fazla paylaşarak.
Tüm başarıların ve ‘’başarısızlıkların’’ tadını çıkarta çıkarta.
Her gün dünyanın biraz daha iyi bir yer haline gelmesine katkı sağlamaya çalışarak.
Ve göklerdeki annesini ve babasının onur duyacakları bir evlat olarak.